Hicri 1435 yılına giriyoruz
Hicri tarih, Hz. Muhammed (s.a.s.)'in Mekke'den Medine'ye hicretiyle başlar. Ancak takvim başlangıcı olarak bu tarih, Hz. Ömer devrinde kabul olunmuştur. Ondan önce arapların belli bir tarihi yoktu. Bazı önemli hadiseleri (Hz. İbrahim'in ateşe atılışı, Fil vakası vb.) tarihe başlangıç olarak gösteriyorlardı.
Hicretten on altı yıl sonra (638),
dönemin halifesi Hz. Ömer'in emriyle Medine'de bir meclis toplanarak,
tarih meselesine bir çözüm bulunması istendi. Hz. Ali'nin teklifi ve
mecliste bulunanların kabulü ile Hz. Muhammed (a.s)'in hicreti, İslâm
tarihine başlangıcı ve Muharremin de bu yılın ilk ayı olması
kararlaştırıldı. Böyle bir uygulamanın konulmasına sebep olarak şu iki
husus gösterilmektedir. Hz. Ömer devrinde ibraz edilen bir borç
senedinde ödeme için vâde tarihi olarak gösterilen Şaban ayının, geçen
yılın mı yoksa gelecek yılın mı olduğu kestirilememişti. Ayrıca aynı
dönemde Basra valisi olan Ebu Musa el-Eş'arî'den gelen bir yazıda;
Hilâfet makamından gönderilen kâğıtların hangisi önce hangisi sonra
olduğu ve hangisinin hükmüyle hareket edilmesi gerektiğinin bilinmediği
cihetle, bu sorunun acilen halledilmesi isteniyordu. Bu nedenlerle
Hicret İslam tarihine başlangıç teşkil etmişti.
Hicrî-Kamerî yıl, on iki aydır. İlk
ayı olan Muharrem ile birlikte Receb, Zilkade ve Zilhicceye Araplar
"eşhur'i hurum" adı verir ve bu aylarda savaştan ve her türlü şiddetten
uzak dururlardı.
Hz. Muhammed (s.a.s), bu ayın dokuz,
on ve on birinci günleri oruç tutmayı ashabına tavsiye etmişti.
Peygamber Efendimiz buyurur ki: "Ramazan orucundan sonra, tutulan
oruçların en faziletlisi Allah'a izafet ile şereflendirilen Muharrem
ayındaki oruçtur" (Riyazü's-Sâlihin, II, 504). Diğer hadislerde,
Muharrem ayının onuncu gününe rastlayan ve pek çok önemli olayın cereyan
ettiği "Aşûra günü'nde tutulan orucun, bir yıl önce işlenen hata ve
günahların bağışlanmasına vesile olacağı müjdelenmiştir"
(Riyâzü's-Salihin, II, 509).
Emevilerin ikinci hükümdarı Yezid
zamanında ve hicri 61/milâdi 680 yılı Muharrem ayının onuncu cuma
gününde vuku bulan Hz. Hüseyin'in şehadeti meselesinden dolayı Şiilerce o
gün matem günü sayılmış ve bu matem daha sonraları geniş çapta ve resmi
bir hüviyete bürünmüştür.
Aşura günü denilen Muharrem ayının
onuncu gününde, tarihte pek çok önemli olayın meydana geldiği rivayet
edilmektedir. Bunlar arasında şu olayları saymak mümkündür:
- Nuh (a.s)'un gemisinin tufandan
kurtulup Cudi dağının tepesine oturması bu güne rastlar. Bilindiği gibi
bu olay, Hz. Nuh'a inananların bir gemi vasıtasıyla kurtulduğu ve
inkarcıların da bütünüyle yok olup gittiği bir olay olmuştu.
- Bunun yanında, Hz. Adem'in tevbesi,
- Hz. İbrahim'in ateşten kurtulması ve
- Hz. Yakub'un oğlu Hz. Yusuf'a kavuşması bu güne rastlar.
- Öte yandan Muharrem ayının onaltıncı günü Kudüs'ün kıble tayin edildiği ve
- on yedinci günde Fil ashabının geldiği gün olduğu nakledilenler arasındadır.
- Bunun yanında, Hz. Adem'in tevbesi,
- Hz. İbrahim'in ateşten kurtulması ve
- Hz. Yakub'un oğlu Hz. Yusuf'a kavuşması bu güne rastlar.
- Öte yandan Muharrem ayının onaltıncı günü Kudüs'ün kıble tayin edildiği ve
- on yedinci günde Fil ashabının geldiği gün olduğu nakledilenler arasındadır.
Muharrem ayının Osmanlılar devrinde de
ayrı bir yeri vardı. Bu ay dolayısıyla şairlerin yazdığı ve
"Muharremiye" adı verilen manzum şiirlerin sayısı oldukça kabarıktır.
Ayrıca yeni sene başı olması hasebiyle bu ayda, devlet erkanı, padişahın
huzuruna çıkarak yeni yılı tebrik eder ve padişahın "Muharremiye"
denilen hediyelerini alırlardı.
Muharrem ayı Osmanlı arşivlerinde "Muharremü'l-Haram" şekliyle geçmekte ve kısaca "mim" rumuzuyla gösterilmektedir.
Muharrem ayının bilinmeyen üç özelliği...
Muharrem ayının İslam tarihinde belli
başlı üç önemli özelliği vardır. Birincisi oruç, ikincisi Hicrî takvimin
başlangıcı olması, diğeri de Hz. Hüseyin ve evlatlarının Kerbela'da
şehit edilmesidir.Muharrem ayında tutulan oruç tarihi seyri yönüyle de
bir özellik taşıyor. Peygamberimiz Medine'ye hicret ettikten sonra
Medine'de yaşayan Yahudilerin oruçlu olduğunu öğrendi.
O gün Muharrem ayının 10. günü Aşura
günüydü. "Bu ne orucudur?" diye sordu. Yahudiler, "Bugün, Allah'ın
Musa'yı düşmanlarından kurtardığı, Firavun'u boğdurduğu gündür. Hz. Musa
(a.s.), bir şükür olarak bugün oruç tutmuştur" dediler.
Peygamberimiz onlara, "Biz, Musa'nın
sünnetini yaşatmaya sizden daha çok yakınız ve hak sahibiyiz" diyerek
kendisi ve Müslümanlar o gün oruç tuttular. O yıl henüz Ramazan orucu
farz olmamıştı. Fakat ertesi sene Ramazan orucu farz kılınınca
Müslümanların oruç ayı Ramazan oldu. Aşura günü orucu konusunda ise
Peygamberimiz herkesi serbest bıraktı, "İsteyen tutar, isteyen
tutmayabilir" dedi. Böylece bu oruç, müstehab bir oruç olarak kaldı.
Bilgin sahabilerden İbni Abbas'ın
rivayet ettiği bir hadiste de ifade edildiği üzere, bir karışıklığa
meydan vermemek ve Yahudilere benzememek için Aşura gününden önceki
günle sonraki gün ilave edildi, böylece üç gün oruç tutmak sünnet olarak
uygulanır oldu. Dolayısıyla ne Peygamberimiz, ne Sahabiler, ne mezhep
imamları ve müctehidler, ne de daha sonraki İslam âlimleri Muharrem
ayının ilk on günü oruç tutulması konusunda bir beyanda
bulunmamışlardır. Bunun dışındaki bir uygulamanın İslam ibadet tarihinde
bir yerinin ve kaynağının olmadığını söylemek gerekir.
Muharrem ayının İslam tarihinde bir
takvim başlangıcı olması, Hz. Ömer'in halifeliği döneminde tespit
edilmiş, o tarihten bu yana pek çok İslam ülkesince kullanılagelmiştir. 1
Muharrem'in (dün) Hicrî yılbaşı olması, Noel kutlaması gibi bir
geleneği olmamakla beraber, yılın ilk günü olması açısından bir önemi de
bulunmaktadır.
Kur'ân'da ise Muharrem'in ayının
farklı bir özelliğinden söz edilir. Tevbe Sûresinde (âyet:36), "Allah
katında ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı gün Allah'ın yazdığı
şekilde, on ikidir. Bunlardan dördü haram aylarıdır, dosdoğru hesap işte
budur" şeklinde bildirildiği gibi, bu dört aydan biri de Muharrem
ayıdır. Haram ayları, değerli, önemli ve bu yönüyle de farklı özelliği
olan aylardır ve o aylara karşı saygılı olunması bildirilmiştir.
Peygamberimizin ifadesiyle
"Şehrullahi'l-Muharrem- Allah'ın ayı Muharrem" olarak bilinen Muharrem
ayı, İlahi bereket ve feyzin, bollaştığı bir aydır. Allah'ın ayı, günü,
yılı olmaz, ama Allah'ın rahmetine ermenin önemli bir fırsatı olduğu
için Peygamberimiz tarafından bu şekilde bildirilmiştir.
Muharrem ayının peygamberler tarihinde
de ayrı bir yeri vardır. Başta Hz. Adem olmak üzere, Hz. Nuh, Hz.
İbrahim, Hz. Musa, Hz. Davud, Hz. Yakub, Hz. Yusuf, Hz. Eyyub, Hz Yunus
ve Hz. İsa gibi peygamberler Aşura günü, özel olarak bazı nimetlere
ermişler, bazı sıkıntılardan kurtulmuşlardır. Bu yönüyle bir yıl dönümü
kabul edilmektedir.
Hz. Hüseyin (r.a) ve evlatlarının
hunharca şehit edilmesi meselesine gelince, esas itibariyle şehitler
mükâfatını almış, en yüce mertebelere ulaşmıştır, Yüce Allah'ın da
zalimlere hak ettikleri cezayı en âdil bir şekilde vereceğinden şüphemiz
yoktur.
Kaderî hükme boyun eğen her mü'min bu olaya üzülür, ancak itidalini ve soğukkanlılığını kaybetmez.
Duyguları onu birtakım taşkınlıklara
götürmez. Çünkü meydana gelen bütün olaylar ezelî takdirin bir hükmüdür.
Bu açıdan bunu bir "yas merasimi" haline dönüştürmek sünnetin ruhuna
uygun düşmemektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder