Son zamanlarda adaleti, adaletsizliği ve yargıyı çok konuşur olduk. 1986 yılında şiddete ve ırkçılığa karşı duruşuyla Nobel Barış Ödülü kazanan edebiyatçı Eliezer Wiesel adaletle ilgili söylediği bir sözde şöyle diyor: Adaletsizliği önleyecek gücümüzün olmadığı zamanlar olabilir ama adaletsizliğe itiraz etmeyi beceremeyeceğimiz bir zaman asla olmamalıdır!..
Bugün sizinle paylaşacağımız hikaye de bununla ilgili…
Çok eski yıllarda krallıkla idare edilen bir ülke varmış. Ama bu ülkede hukuk ve hakimler de varmış.
Ülkenin törelerine göre, bir vatandaş öldüğünde, başkentte bulunan dev çan bir kere çalınır ve uzun uzun yankılanırmış…
Eğer ülkede eşraftan biri ölürse çan iki defa çalınırmış..
Büyük bir devlet yetkilisi ölürse çan, ardı ardına üç kere çalınırmış…
Eğer ülkenin hükümdarı, kralı ölürse çan arka arkaya dört defa çalınır ve başkentin her yanında yankılanırmış…
Gel zaman git zaman, şehirde bir olay vuku bulmuş ve olayın tarafları mahkemeye intikal ettirilmiş.
Davanın sanığı olarak hakimin huzuruna çıkarılan kişinin masumiyetini herkes bilmekteymiş. Herkes, davanın bir formaliteden ibaret olduğunu, şahsın mutlaka beraat edeceğini düşünürken, mahkemeden sürpriz bir karar çıkmış.
Sanığı suçlu bulan hakim, onu para cezasına çarptırmış.
Hakim kararını açıkladıktan sonra şahsa dönmüş ve sormuş:
-Bir diyeceğin var mı?
Adam boynunu bükmüş ve
-Yok efendim, demiş.
Bu cevap üzerine hakim ayağa kalkmış ve mahkeme dağılmış.
Ancak herkesin kafasında bir soru işareti ve kaygı varmış.
Aradan çok kısa bir zaman geçer geçmez, dev çanın sesi duyulmuş.
Herkes birbirine bakmaya başlamış; “acaba kim öldü” diye…
Çanın birinci çalışının ardından meydana gelen yankılanma çok dağılmadan, ikinci vuruş duyulmuş.
Herkes çanın olduğu yere bakmaya ve eşraftan kimin öldüğünü merak etmeye başlamış.
Çok kısa bir süre sonra çan üçüncü kere çalınca herkes, hangi devlet büyüğünün öldüğünü sormaya başlamış.
Ancak üçüncü ses yankılanırken başkentin semalarında birden çanın dördüncü vuruşu duyulunca halk;
-Eyvah, kralımızı kaybettik, diye dövünmeye başlamış.
Saraya doğru koşmaya başlayan ahali, kulağına gelen beşinci çan sesiyle birden duruvermiş. Çünkü ülkede daha önce çanın hiç beş kere çaldığı duyulmamış.
Bu arada pek çok kişi çan kulesinin yanına toplanmaya başlamış. Merak içinde, bu beşinci çan sesinin ne anlama geldiğini çan görevlisinin açıklamasını bekliyormuş.
Beşinci çan vuruşu semada yankılanırken, birden çan kulesinin kapısı açılmış ve dışarı, çan görevlisi yerine haksız yere para cezasına çarptırılan adam çıkmış.
Sormuşlar merakla;
-Nedir beşinci çanın anlamı? Kraldan daha büyük birisi mi öldü?
- Evet, demiş adam. Adalet öldü. Başımız sağ olsun…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder